Sapanca Hakkında

Bilinen yazılı belgelere göre M.Ö. 1200 yılında Frigyalıların bölgeye gelmesiyle, bir yerleşim yeri olarak adı geçen Sapanca, gerçek anlamda M.S. 378 yılında Bitinya Krallığı tarafından kurulmuştur. İlk defa 391 senesine ait Lazca bir kaynakta Siphonensis Lacus ismi kullanıldı. Doğu Roma İmparatorluğu döneminde Buanes, Sofhan ve Sofhange adıyla anılmıştır.

Sapanca ve çevresinde 1075 tarihinde Anadolu Selçukluları’nın gelmesiyle bölge Ayan ve Ayanköy adıyla anılmaya başlamıştır. Haçlı Seferleri sonrasında bölge yeniden Bizanslılara geçmiştir. 1640 yılında Erzurum seyahatine giderken kasabadan geçen Evliya Çelebi, kasaba hakkında şu bilgileri vermektedir: Bir zamanlar İzmitli bir ihtiyar buradaki orman ve çalıları temizleyerek saban yürüttüğünden Sabancı Koca adıyla bir köy kurulur. Sonra zaman geçtikçe mamur bir hale gelerek Kanuni Sultan Süleyman zamanında kasaba olmuştur.

Kasabada Sarı Rüstem Paşa 170 ocaklı bir han yaptırmıştır. Güzel bir camisi hamamı ve çarşısı vardır. İmaretleri gök kurşunla kaplıdır. 1000 kadar kiremit örtülü ev vardır. İmaretlerin tamamı Mimar Sinan yapısıdır. Bir diğer Mimar Sinan eseri ise Pertev Paşa hanıdır. Bu hayrat eserin çoğu Rüstem Paşa’nın olduğu için vakfın mütevellisi tarafından idare edilmektedir. Buranın bir yeniçeri serdarı vardır. Övüleceklerinden beyaz kirazı meşhurdur.

Hamamının dibinde bir ekmekçi dükkânı vardır. Bir dervişin hayır duası bereketi ile bir çeşit beyaz ve has ekmek somun pişirir ki Sabanca Somunu adıyla her tarafta şöhret bulmuştur. Kırk gün bile dursa kuruyup küflenip lezzetini kaybetme ihtimali yoktur. O kadar meşhurdur ki birini ılgarla taze taze acem şahına götürmüşler ve o da çok beğenmiş. O kadar lezzetli ve has ekmek olmasını bazıları suyundadır derler. Civarında bir de köy vardır.

1837 yılında 2. Mahmut döneminde Adapazarı kaza merkezi haline getirilmiştir. Sapanca buraya nahiye olarak bağlanmıştır. İzmit – Bolu yolu Sapanca’dan geçmekte idi. Kâtip Çelebi, Cihannüma adlı eserinde bu yolun Sapanca kısmı hakkında yolun, burada yarım mil su içinden geçtiğini ve suların kabarık olduğu zaman üzengiye çıktığını kaydetmektedir.

Aynı tarif 19. yüzyılın ilk yarısında Charles Texir tarafından yapılmıştır. Bir saat kadar gölün kumları üzerinde gidilmektedir. Bazı yerlerde sular eyer kolonlarına kadar çıkar. 1890 yılında Sapanca’ya gelen demir yolu yukarıda sözü edilen dar kıyıdan yarma açılmak suretiyle geçilmiştir. Demir yolunun inşasından sonra karayolu ihmâl edilmiş ve hemen hemen geçilmez olmuştur.

Cumhuriyet devrinde karayolu gölün dar kıyısından değil, yamaçların gerisinden geçirilmiştir. Böylece kasaba tarihi ulaşım yolu görevini hem demir hem de karayolu ile yerine getirmeye devam etmiştir. 1950’li yıllarda E5 Karayolu’nun gölün karşı kıyısından geçirilmesiyle Sapanca bir müddet önemini yitirir gibi olduysa da 1989 yılında TEM Otoyolu’nun ilçeden geçmesi ile tarihi misyonuna yeniden kavuşmuş olmuştur.

Bizans devri lahit ve mezar taşları

Bizanslılar döneminden kalma lahitler Sapanca Hükümet Konağı önünde sergilenmektedir. Lahitlerden ikisi 1976 yılında İlmiye Köyü yakınlarında, diğer ikisi ise 1987 yılında TEM Otoyolu’nun yapım çalışmaları sırasında bulunmuştur. Ayrıca Kurtköy Köyiçi mevkiinde Bitinyalılar dönemine ait son kralın saklanmak için yaptırttığı kalenin kalıntıları mevcuttur.

Rahime Sultan Camii ve Rahime Sultan Tuğrası

Sultan Abdülmecit’in 4. hanımı Rahime Sultan tarafından 1892 yılında yaptırılmıştır. 1967’de onarım görmüştür. Özgün yapısını büyük oranda koruyan caminin 17 Ağustos depreminden sonra minaresi hasar görmüştür.

Vecihi kapısı

Elde kesin bir bilgi bulunmamakla beraber Mimar Sinan tarafından yaptırıldığı söylenen Kemer’in bulunduğu yerden İpek Yolu’nun geçtiği rivayet edilir. Kemer birkaç kez onarım gördüğünden bugün sadece ana gövdesi tarihi eser niteliğindedir. Kemer’in ilk onarımı 1905 yılında orijinal yapısı korunarak Sapanca’da Nahiye Müdürlüğü yapan Yanyalı Vecihi Orhon tarafından yapılmıştır.

Rüstempaşa Camii

Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı ve veziri olan Rüstem Paşa tarafından 1555 yılında Mimar Sinan’ın kalfalarına yaptırılmıştır. İlçe merkezinde bulunan camii zaman içerisinde bazı tadilatlar görmesine rağmen halen ibadete açıktır.

Cami Cedid Camii

Çarşı içinde bulunan camii 1899 yılında yaptırılmıştır. Bu cami isminden de anlaşıldığı gibi Cami Cedid Mahallesi’nde yer almaktadır ve son yıllarda yapılan tamiratlarla çok güzel bir hâl almıştır.

Hasan Fehmi Paşa Camii

Osmanlı Veziri Hasan Fehmi Paşa tarafından 1885 yılında yaptırılmıştır. Sapanca’ya 3 km. uzaklıkta Mahmudiye köyünde bulanan camiinin içi çok güzel işlemelerle süslüdür.

Sabancı Baba

Bir zamanlar Sapanca Gölü’nün yerinde, verimli topraklar, bu toprakların üzerinde de zengin, varlıklı bir kasaba varmış. Kasaba halkı zenginmiş, varlıklıymış ama gözlerini dünya malı bürümüş, bencillik ve cimrilik ruhlarını karartmış. Bir gün, Adapazarı’nın güneyindeki Erenler tepesinde oturan, gözünü dünyaya kapamış, gönlünü aşk ve sevgiyle doldurmuş erenlerden Eren Dede, bu kasabaya inmiş. Selam vermiş, selamını almamışlar, konuk olmak istemiş, kimse “buyurun” dememiş, hangi kapıyı çaldıysa yüzüne kapanmış. Bu fakir, fakat gönlü zengin dervişe bir bardak içecek su bile vermemişler. Derviş gönlü bu, bir kırıldı mı onarılmaz, onarılsa da faydası olmaz. Akşama değin yorgun-argın, aç-susuz kasabayı terk ederken, ötelerde küçük bir kulübeden sızan mum ışığına doğru yönelmiş, bir de bu kapıyı çalayım, belki bir gönül yoldaşı bulurum diye düşünmüş. Bu, kasaba halkına sapan yaparak geçimini sağlayan fakir bir Sapancı’nın iş yeriymiş. Kapıyı çalmış, az sonra Sapancı güler yüzle konuğuna açmış kapıyı: “Buyurun, hoş geldin, safa geldin. Ocaktan tencereyi şimdi indirdim. Bir konuk göndermesi için Tanrı’ya niyaz ediyordum” demiş. Derviş memnun, başköşeye oturmuş. Sapancı sofrayı kurmuş, nesi var nesi yoksa dervişin önüne getirmiş. Yemekten sonra, içi talaş dolu yatağını sermiş, konuğunu yatırmış. Sabah, erkenden kalkmışlar. Derviş, Sapancı’dan izin istemiş, Sapancı da onu karşıdaki tepelere kadar uğurlamış. Dönüşünde bir de ne görsün. Kasabanın yerinde koca bir göl var. Ne ev-bark kalmış, ne tarla-tapan. Koca göl, hepsini bir anda yutuvermiş. Kendisinden başka hayatta kimsecikler yok. Dervişin âhı tutmuş, kırılan bir gönül, bir kasabaya mâl olmuş. O günden sonra, bu koca göle “Sapanca” adını vermişler.

Sapanca, Sakarya iline bağlı bir ilçedir. Kuzeyinde Sapanca Gölü, doğusunda Sakarya merkez ilçesi Adapazarı, güneyinde Samanlı Dağları, Geyve ve Pamukova ilçesi, batısında da Kocaeli merkez ilçesi İzmit yer alır. Yüzölçümü 140 km2 denizden yüksekliği de 36 m’dir. Sakarya’nın alan olarak yüzölçümü en küçük, nüfus yoğunluğu en fazla olan ilçesidir. İklim kışları bol yağışlı; yağışlar genellikle kar şeklindedir. Kışları sıcak ve nemli geçer.

İlçe toprakları yer şekilleri bakımından iki bölüme ayrılır. Birinci bölümü, Bolu’nun güneyinden uzanan Köroğlu Dağları’nın bölgedeki uzantısı olan Samanlı Dağları’nın kuzey yamaçları ve bu yamaçlarda oluşmuş vadileri içine alır. Bu bölüm oldukça engebelidir. İkinci bölümünü ise, Samanlı Dağları’nın kuzey eteklerinde Sapanca ilçe merkezinin de yer aldığı dağ eteği ovasıdır. Bu ova dağların kuzey yamaçlarından inen derelerin taşıdığı alüvyonlarla oluşmuştur.

Bu dağlardan inen derelerin en önemlileri İstanbul Deresi, Kurtköy Deresi ve Mahmudiye Deresi’dir. Ayrıca ilçenin en önemli deresi olan Akçay Deresi de Sakarya Nehri ile birleşir. Kuzey Anadolu fay hattı Sapanca Gölü’nden geçer. Bu sebeple ilçe, birinci derece deprem bölgesidir. Ancak fay hattının gölden geçmesi ilçe merkezinin ve diğer yerleşim alanlarının depremden daha az etkilenmesini sağlamıştır. İlçe 17 Ağustos 1999 depremini bu sebeple az hasarla atlatmıştır.

İlçe ve çevresinde Akdeniz ve Karadeniz iklimleri arasında geçiş iklimi hüküm sürer. Kışlar yağışlı ve biraz soğuk, yazlar ise sıcak ve kurak geçer. Ancak yaz kuraklığı Akdeniz iklimine göre Karadeniz ikliminin etkisi ile hafiflemiştir. Yıllık ortalama sıcaklık 13,5 derece, en soğuk ay Ocak; en sıcak aylar ise Temmuz-Ağustos aylarıdır. Yıllık yağış miktarı 500-1000 mm civarında olup orta yağışlı bir yöredir. En fazla yağış kış; en az yağış ise yaz aylarında düşer. Kışları kar yağışları olağandır, ancak yerde kalma süresi azdır.

Yörenin havadaki nem oranı (bağıl nem ort. %72) oldukça yüksektir. Bu da yaz sıcaklarının etkisini artırarak zaman zaman bunaltıcı havaların oluşmasına sebep olur. Kuzeyden esen rüzgârlar kışın havayı soğutur; yazın ise serinletir. Güneyden esen özellikle lodos kış ve bahar aylarında etkili olup havanın zaman zaman oldukça ısınmasına sebep olur.

İlçe İstanbul başta olmak üzere civar kentlere olan yakınlığı ve bir göl ve yeşillikler beldesi olması sebebiyle son dönemde kısa süreli tatiller için tercih edilmektedir. Özellikle göl civarına kurulan turistik tesisler ile turizm geliri her geçen gün artmaktadır. 1999 yılındaki deprem sonrası göl kenarındaki tesislerin kullanılamaz duruma gelmesi sonucu gerileme gösteren ilçedeki turizm son yıllarda yeniden canlanmaya başlamıştır. Özellikle ilçe çevresinde bulunan Maşukiye, Kırkpınar gibi yerleşim birimlerinde pek çok tatil köyü ve yazlıklar kurulmuştur.

Son senelerde gelişme gösteren bir diğer bölge ise Maşukiye yakınlarındaki Samanlı Dağları’ndan en yükseği olan Kartepe’dir. Burada kurulan yeni tesisler ile kış turizmi de gelişmeye başlamıştır.

Sapanca’nın dağları gür ormanlarla kaplı iken, diğer alanlar meyve bahçeleriyle doludur. İlçe ve çevresi ülkemizin en yeşil yörelerindendir. İlçe merkezinden güneye Samanlı Dağları’na doğru çıkıldıkça orman örtüsü gürleşir. Ormanlık alan, Yanık Deresi’nin göle aktığı yerden başlar; doğuda Sakarya Nehri’ne, güneyde ise Mühlipınar Deresi’ne kadar uzanır.

Yüzölçümü 140 km2 olan ilçede ormanlar 10.543 hektarlık alanla ilçenin %65’ini kaplar. Sapanca’nın dağlarında; yüksek kısımlarda ağaçların çoğu kayın olmak üzere gürgen, çam, köknar, kızıl ağaç, meşe, ıhlamur, kestane ve kavak gibi pek çok ağaç türü bulunur.

Sapanca’ya kendi aracınızla, otobüsle ya da demir yolunu kullanarak ulaşabilirsiniz. Eğer otobüsle gelecekseniz Adapazarı’na ulaştıktan sonra şehir içi ulaşım imkânlarını da kullanarak 20-25 dakika içinde Sapanca’ya ulaşabilirsiniz. Bazı büyük şehirlerden direkt olarak Sapanca’ya otobüs seferleri de var.

Sapanca’ya Otomobille Ulaşım

Otomobille yapılacak bir Sapanca yolculuğu çok keyifli ve rahat olacaktır. Zira Sapanca, İstanbul-Ankara TEM otoyolunun üzerindedir. İstanbul gişelerinden otoyola girdiğinizde normal bir seyirle 1-1,5 saatlik bir sürenin sonunda Sapanca gişelerine ulaşırsınız. Ankara gişelerinden giriş yaptığınızda Sapanca’ya ulaşma süreniz de yaklaşık 3 saat civarındadır.

Sapanca’ya Otobüsle Ulaşım

Özel aracınızla rahatlıkla geleceğiniz gibi toplu taşıma araçlarının en çok tercih edileni olan şehirlerarası otobüsleri de değerlendirebilirsiniz. Günün her saati bulabileceğiniz seferlerde bayram ve özel günlerde ek seferler de eklenmektedir. Büyük illerden direkt Sapanca’ya ulaşım sağlayabilirsiniz. Otobüsü tercih ettikten sonra öncelikle il terminaline ulaşıp sonrasında şehir içi minibüslerle yolunuza devam etmelisiniz. Günün her saatinde kalkan otobüsler bayramlarda ve yılbaşı tatillerinde ek seferler de düzenliyorlar.

Havayoluyla Sapanca

Dilerseniz en konforlu ve rahat ulaşımı sağlaması açısından havayolunu da düşünebilirsiniz. Havayoluyla ulaşım için en yakın havalimanı olan 95 km. uzaklıktaki Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan faydalanabilirsiniz.

Sapanca’ya Trenle Ulaşım

Yalnızca karayoluyla değil demiryoluyla da Sapanca’ya ulaşım sağlayabilirsiniz. Adapazarı ekspresi her saat başı Haydarpaşa garıyla karşılıklı seferler düzenlemektedir. Ayrıca hızlı tren de ilçeden geçmektedir.